Oğuz Kağan 33 Buyruklarının Gerçek Hikayesi
Oğuz Kağan 33 Buyruğu Üzerine Röportaj
Röportajcı: Sayın Ramazan Ateş, "Atam Oğuz" ve "Oğuz Kağan 33 Buyruğu" eserinizle Türk tarihine ve kültürüne önemli katkılar sundunuz. Öncelikle bu eseri yazma motivasyonunuzdan bahseder misiniz?
Ramazan Ateş: Öncelikle bu esere olan ilginiz için teşekkür ederim. Ben tarihimizin unutulmaya yüz tutmuş kadim değerlerini yeniden gün yüzüne çıkarmayı bir görev biliyorum. Oğuz Kağan, Türk tarihinin en önemli figürlerinden biridir. Onun mirası, sadece bir hükümdarın hikâyesi değil, aynı zamanda Türk milletinin töresi, adaleti ve kültürel kodlarıdır. "Oğuz Kağan 33 Buyruğu" da işte bu kadim değerleri hatırlatmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla yazıldı.
Röportajcı: 33 buyruğu yazarken hangi kaynaklardan esinlendiniz?
Ramazan Ateş: Oğuz Kağan Destanı başta olmak üzere, Dede Korkut Hikâyeleri, Divan-ı Lügat-it Türk, Kutadgu Bilig ve Orhun Yazıtları gibi Türk tarihine ışık tutan eserleri inceledim. Bunların yanı sıra, Türk töresi ve eski Türk devlet anlayışını anlatan akademik çalışmalardan da faydalandım. Buyrukları oluştururken, bu kadim metinlerde geçen temel öğütleri günümüz insanının anlayacağı bir dile uyarlamaya özen gösterdim.
Röportajcı: Bu 33 buyruğun günümüz toplumuna verdiği en önemli mesaj nedir?
Ramazan Ateş: En önemli mesaj birlik ve adalettir. Türk töresi, toplumun düzen içinde yaşamasını sağlayan bir denge unsurudur. Oğuz Kağan’ın buyruğunda "Bir il, bir kağan, bir töre" ifadesi geçer. Bu, sadece bir devlet yapısı anlatısı değil, aynı zamanda insanların bir arada kardeşçe yaşaması için gerekli olan temel ilkeleri vurgular. Adalet, doğruluk, ahde vefa, merhamet ve cesaret gibi erdemler, hem geçmişte hem de bugün milletimizin güçlü kalmasını sağlayan unsurlardır.
Röportajcı: Sizi en çok etkileyen buyruk hangisidir?
Ramazan Ateş: "Kim ki töreye uya, kutlanır; kim ki töreye kıya, katlanır." Bu söz, törenin önemini ve ona bağlı kalanların ödüllendirileceğini, ihanet edenlerin ise bedel ödeyeceğini anlatır. Bu, sadece bir yönetim anlayışı değil, aynı zamanda bireyin kendi vicdanına karşı sorumluluğunu da ifade eder. Günümüz dünyasında ahlaki ve toplumsal kuralların ne kadar önemli olduğunu hatırlamak adına bu buyruk beni derinden etkiliyor.
Röportajcı: Modern dünyada Oğuz Kağan’ın fikirleri gençler için nasıl bir yol gösterici olabilir?
Ramazan Ateş: Bugün gençlerin en büyük ihtiyacı köklerine bağlı, aynı zamanda dünyaya açık bireyler olmaktır. Oğuz Kağan’ın mirası, geçmişi bilerek geleceğe ilerlemeyi öğretir. Gençlerimizin öz güvenli, dürüst ve ahlaklı bireyler olması için tarihimizi bilmeleri çok önemli. Oğuz Kağan’ın buyruğunda geçen "Bilmeden bilirim deme, bir bilene danış" sözü, aslında eğitim ve öğrenmenin ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor.
Röportajcı: Gelecek projelerinizde Türk tarihi üzerine başka çalışmalar yapmayı düşünüyor musunuz?
Ramazan Ateş: Kesinlikle. Türk tarihine ve kültürüne dair daha pek çok anlatılmamış hikâye ve belge var. Önümüzdeki dönemde özellikle Türk mitolojisi, destanları ve unutulmaya yüz tutmuş kahramanları ele alan yeni projeler üzerinde çalışmayı düşünüyorum.
Röportajcı: Son olarak, okuyucularınıza bir mesaj vermek ister misiniz?
Ramazan Ateş: Kendi tarihimizi ve kimliğimizi bilmek, geleceğimizi daha sağlam inşa etmemizi sağlar. Oğuz Kağan’ın buyruğunda belirtildiği gibi, "Töre yok olursa il yok olur, il olmazsa budun kul olur." Kendi kültürüne, tarihine ve töresine sahip çıkan her birey, aslında milletin geleceğine de sahip çıkıyor demektir.
Röportajcı: Değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz.
Ramazan Ateş: Ben teşekkür ederim, tarihimizi yaşatmak hepimizin sorumluluğudur.
Hiç yorum yok: